28 Şubat 2016 Pazar

Terastaki immortalis kedisinin gece tevatürü




Göğsüme sığınmış hurafelerin soğukluğu
nabzını körüklüyor müzmin çirkinliğimin
kaybetmemin sebebi hangi maideyle izah edilebilir
fıtratım buna alışkınsa eğer
saçlarımın gölgesini tarama zahmetinden alı koyma
arzularım kan kusturmaktan dem vurur
alış kahreden yanınla
nasibime düşeniyle yetinmiyorum
ve bu tuhaflık hazza erişiyor böğrümde


Akıntıda unuttuğum şehvet şuursuzluğu  
manidar buluyor nefesten bir harfin eksilmesini
acelem var 
çünkü hayretim alelâde 
dönüştü döndü fakat acayip
kabul edilmesi güç bulanık mesafelere tutunmak ne çare
tuhaf birleşmelerin tanıklığını biliyorum
bu yüzden belliyorum toprağa çakılan zifti


Terasın gönlü açık
hay hay 
kırılan aynaların kuşkularını dilimle vehimleyerek söbeledim
bünyemdeki kin ihtimali buruşturmaya ikna sancılarında 
kızarıklığı beyaza dönüşürken suratımın: natür
mort
kulak hizamda bir kıpırtı 
hışt ve kış ya da kuşlar
benzer iki tevatür zırvalığı
bedeli örselenmiş günahlarıma adanmış bağıl uçuklar
azalan başka şeyler varsa
un ufak ederek bana bırak heybeni
duyduğum sadakatten ölüme düşen pay çoğalır nasılsa
gerisi ibretlik fakat
elimden gelenin fazlalık derecesi kadar noksanlığımla eşdeğer
dahası
beni ellerimden koklayarak işaretle
bu itiraf bütün çapraz ilişkilerini diriltecek cinsinden


Sorularımın elbette iğneliğici yanı ağır gelecek ağzına
ikimiz yasaklarımızdan büyük lafları sakınarak gizlendik 
misal adını bağışla  
bahanesi ırgalamaz hazzımı
yolları kalın şehirlerin kıskançlık evhamı
başka bahaneler bulma lüksümüz tedirgin
kedi diyelim 
susalım terasta



14 Şubat 2016 Pazar

Benove aksak karınca




Sağır bir kadının gülüşü kadar 
kasvetli ellerim
ağlamak yalnızca karanlığa bahşedilmedi
gözümün tokluğu buna işaret ediyor
artık kaçmalıyım


Peşimdeler
boğazımı kamçılayan bir sessizlik uğulduyor
kahkahalarım fırlıyor gırtlağımdan
nasıl bir çelişki
dışarısı gümbür gümbür 
ve denize düşen kuşların çıplak ayakları
Haliç

     İstiklal 

           Galata

üç devşirme
ve kızıl yeniçeriler 
başları açık köylüler
yüzleri kentli
bizse sevişiyoruz altında  köprünün
köprünün bir ayağı  aksak
aldıran kim timur lenk’i



3 Şubat 2016 Çarşamba

filler ve angutlar




Karanlık bir avlu fiyaskosu
kendimi hunharca yarabilirim dikizlerken dişi kalabalıkları 
haddinden fazla büyükse ellerim daha da deşebilirim 
parmaklarım daha uzun kulaklarımdan çünkü
ama dev değilim  cüssem kalın 
bu nasıl bir hor görme biçimi izah edemiyorum
veyahut filler ölür
ben sıyrılırım ölümden


evvel saman içinde  hep oysa
ne yuvarlak bir masa ne aşağılık bir çay bardağı
kırmızı başlığım yok başım sağ 
sağ olan hiçlik veryansını
sevgilim sevgilim her daim sevgilim
küstahlık kabul etmez tanrı sen bağışla sevişimi
dedim ya nasıl mahcubum eğik hatlarına
apayrı benzetişler bunlar
nehirleri yağmurdan korusam başka üzülür filler
bağırsam kuduracak duvarlar
bağırırsam çarşı karışır
bağırmasam ağzım hapşırır 


sakın suretime alınıp kahrolayım deme 
tırnakların kadar keskin gözleri fillerin
ürkütme ama tarazla
ha gayret  
terk edilince yalnızca  angutlar ölür 








temmuz-ağustos 2015