10 Ocak 2017 Salı

Mia’nın Şehir Replikleri



Parmaklarımın şuursuzlukları dilime yenik düşüyor Mia. Siyah-beyaz filmler çarpıyor gözlerimin çizgilerine. Sonra Marlon Brando, Tuncel Kurtiz ve biraz yerli Şener Şen; ya da saklambaç ve babamın annemi aldattığı gençlik fotoğrafları... Bunları anlatarak ne geçecek elime Mia? Sorular sorunca kendimi uykumun terasında buluyorum. Fakat gene de uçurumlar uykudan daha tahrik edici geldiğinden uykumu bölüyorum. Can sıkıntımı yatıştırıyorum başımı serçe parmağımla kaşıyarak. Cebime atarken elimi buruşmuş bir enkaza çarpıyor tırnaklarım bu defa. Gözlerim camdaki perdeye saldırıyor.

 Dört mevsimin şımarıklığı korkularımı sınıyor. Adını sayıkladığımı nereden bileceksin Mia? Tam da bunu dediğim için senin ağzından kıvrak replikler fışkırıyor Paris’e doğru. Sakarlık bu kadar mı yakışır bir kadına diyorum, kar düşüyor penceremin dibine. Sebastian yaklaşıyor dudaklarına; ama ışıklar rengini yitiriyor. Kalabalığın çatallaşmış gerginliği elbiselerine değiyor. Ellerim dokunmak istediğim yerde olsa da kaşıntım ele veriyor ayaklarımı. İçimde düne dair biriktirdiklerimin ıslak yanlarını palas pandıras aktarmanın trajikomikliği suratımı ekşitiyor Mia. Anlatmayı hedeflediğim şeyler ile anlattıklarım birbiriyle çelişiyor ama neden? Göğe bakıyorum ve daha da hassaslaşıyorum. Şehre mermiler yağıyor Mia. Gözlerin köpek dişlerimin gıcırdamasına sebep oluyor. Çekilme hissi basıyor beni. Karanlıktan kaçan kadınların yüzlerini örtüyorum ellerinle.


Tanışmıyoruz Mia:




Babamın korku dolu adımlarını yıllar geçmesine rağmen hâlâ suratımda hissedebildiğime göre sakın babamın şımarıklığından dem vurma. Baba ile korku ve oğul. Ama sen değilsin Mia. Üç sayının aile şerefi... Bilemezsin. Sadece anlamsal değil, derinlik bakımından da farklıdırlar. Kavramlar bazen çok şeydir; ama herşey bazı şeyler bazen ayrı yazılmamalı değildir kesinlikle. Bunları izah ettikten sonra bir kediye koşup içimi döktüğümü söylemeyeceğim. Sırf birileri mutlu olacak diye kulaklarımı delmek istiyorum, ama suratım geriliyor.


İsmet Özel’in dizeleri işime yaramadığından damarlarım büzülüyor Mia. Beni ihbar etmeyi unutma. Karlı bir gecenin beni nerelere götüreceğini de. Sen hiç unutma Mia. Hatırla. Artık gözlerim fal taşı gibi açılmıyor. Geçmiş enkaz altında kalmış durumda. Filme. geç kalıyorum. Tramvay yolunu şaşırıyor. Kaldırımın karla kaplanmasını başka neyle izah edebilirdim yoksa? Aşklarım, terk ettiklerim, saçlarım, repliklerim; yalnızlar, rıhtımlar, düşlediklerim, umutlarım. Sonra Mia’nın sureti beliriyor aynada ve komşular bir kez daha perdeden bakıyor yüzüme.


 Oysa meselenin aslı bu değildi Sebastian!