saçlarının bulanık yanlarını araklayarak
yüzümü hırpalıyorum
sular kalabalık ve kaba
gözlerim alışık ve kaşlarım asık
ve de bil
yürüdükçe acayip bir gevşeme alıyor damarlarım
kahrımdan ölebilirim ama ölüm
boğazımdan fışkırmayı lanet sanıyor
sakın gölgeme bakıp aldandığımı sanma
sarhoş ağzınla beddua bağışlayan sensin ruhuna
eğil bağışlanmayı becer dilinin dikenlerini budayarak
velev ki şuursuz bir kaderim var kederden yana
bunu bildiğini ispatlayacak kadar şuursuz dilimin uç kısmı
kısırlaşan suların renksizliğine aldırış eden kim
benim ben
gecenin tansiyonunu ölçerek kısmetimden arınıyorum
yüksek rakımlı ateşim
göz ardına meyilli bencilliğim
neyim varsa önüne serdim salyangozların
tuz ruhundan bu yüzden sakınıyorum peygamber torunlarını
cevabımın hadsizliği damarlarımın boyuna rastlaşmayacak kadar kibirli
çırpınışın beyhude
aziz bir beden göster bana
çirkinliğimi aldırabilecek annemin rahminden
gel gelelim senin sırrın ucube
yalnızca ikimiz
sefiliz rıhtımında galata’nın
çoktan az
azdan çok sinirliyim suya dolanan misine iplerine
raksla cebelleşiyor kulağıma aşina melodiler
bir şehir var iğfal edilmiş gözlerinde
ihanetime eşlik eden
büyük lafsa aldır tırnaklarını
ama irkilme
karşımda kubbelerden fışkıran minareler
sıcak ışıkları duvara dönüşüyor
aramızda gevrek merdivenler
tahriş ederek yoruyor cildini kâğıtların
boğazına sardığın şalın eğriliğini hesaba katsam
köprüler hasedinden şaşı kalır
ve boynumu kalın sesimle dizginlemeyi bilebilseydim
ansızın gevelerdi ağzım terbiyesiz
dünün rastlantılarını eşeleyerek biledim artık son
gençtim çünkü
bilhassa çatlaklarını üç kere öperek ağzının
hayasızca başına koymayı nimet sandım
kamburunu bir düzlüğe terk edene kadardı her kabahatim
apansız dönüştü balıkçıların azlığıyla köpükler
vaktiydi
köşeye çeken o gölgenin
kadehte balık ne gezer
yamuk çizgilerin sırrı dölüne eşdeğer
arafta kalmak sebat etmekten daha şatafatlı evet
ama henüz niyetli değilim eyyamcılığa
varlığına düşkün kibirli bir duruşum var
sök sökebilirsen eteklerinden sebat edişimi
yüzümü hırpalıyorum
sular kalabalık ve kaba
gözlerim alışık ve kaşlarım asık
ve de bil
yürüdükçe acayip bir gevşeme alıyor damarlarım
kahrımdan ölebilirim ama ölüm
boğazımdan fışkırmayı lanet sanıyor
sakın gölgeme bakıp aldandığımı sanma
sarhoş ağzınla beddua bağışlayan sensin ruhuna
eğil bağışlanmayı becer dilinin dikenlerini budayarak
velev ki şuursuz bir kaderim var kederden yana
bunu bildiğini ispatlayacak kadar şuursuz dilimin uç kısmı
kısırlaşan suların renksizliğine aldırış eden kim
benim ben
gecenin tansiyonunu ölçerek kısmetimden arınıyorum
yüksek rakımlı ateşim
göz ardına meyilli bencilliğim
neyim varsa önüne serdim salyangozların
tuz ruhundan bu yüzden sakınıyorum peygamber torunlarını
cevabımın hadsizliği damarlarımın boyuna rastlaşmayacak kadar kibirli
çırpınışın beyhude
aziz bir beden göster bana
çirkinliğimi aldırabilecek annemin rahminden
gel gelelim senin sırrın ucube
yalnızca ikimiz
sefiliz rıhtımında galata’nın
çoktan az
azdan çok sinirliyim suya dolanan misine iplerine
raksla cebelleşiyor kulağıma aşina melodiler
bir şehir var iğfal edilmiş gözlerinde
ihanetime eşlik eden
büyük lafsa aldır tırnaklarını
ama irkilme
karşımda kubbelerden fışkıran minareler
sıcak ışıkları duvara dönüşüyor
aramızda gevrek merdivenler
tahriş ederek yoruyor cildini kâğıtların
boğazına sardığın şalın eğriliğini hesaba katsam
köprüler hasedinden şaşı kalır
ve boynumu kalın sesimle dizginlemeyi bilebilseydim
ansızın gevelerdi ağzım terbiyesiz
dünün rastlantılarını eşeleyerek biledim artık son
gençtim çünkü
bilhassa çatlaklarını üç kere öperek ağzının
hayasızca başına koymayı nimet sandım
kamburunu bir düzlüğe terk edene kadardı her kabahatim
apansız dönüştü balıkçıların azlığıyla köpükler
vaktiydi
köşeye çeken o gölgenin
kadehte balık ne gezer
yamuk çizgilerin sırrı dölüne eşdeğer
arafta kalmak sebat etmekten daha şatafatlı evet
ama henüz niyetli değilim eyyamcılığa
varlığına düşkün kibirli bir duruşum var
sök sökebilirsen eteklerinden sebat edişimi
kasım 2015
tebrik ederim cok güzel :)
YanıtlaSilen begendigim kisin ise sura: ''bilhassa çatlaklarını üç kere öperek ağzının hayasızca başına koymayı nimet sandım'' etkileyici.
devami gelmesi dilegiyle.
Benim Bloguma'da ugrarsan cok sevinirim :)
Merhaba yeni keşfettim ben... :)
YanıtlaSilBundan sonra hep gelirim Harun Bey... :)
Ben de beklerim... :))