Godot
gelecek, hiç endişe buyurmayın. Sizi boşuna bekletmiyorum cancağızım,muhakkak
gelecek. Hayır, kendisini şahsen hiç görmedim, lâkin geleceğine dair
söylentiler geldi kulağıma. Söylenti deyip de geçmeyin rica ederim, ya hakikat
payı varsa,ol vakit ne olacak hiç düşündünüz mü?
Şu
zamana dek, beklenen kişinin geldiği nereden mi görülmüş? İlk defa lafı gevelemeden ziyadesiyle haklısınız demek istesem de,
diyemiyorum.Ama ussal sorular sormaya başladığınızın siz de farkındasınızdır
umarım.Epey yol katettiniz..Beni şaşırtıyorsunuz ziyadesiyle. Bu istikrarı
bırakmamanızı dilerim. İlk zamanlar düzeleceğinizden pek emin değildim doğrusu,
ancak bu akşam benimde yanılabileceğimi
öğrettiniz. Benimle alakalı sarf
ettiğiniz sözler için ise müteşekkir
olduğumu belirtmek isterim.Bu kadar sevildiğimi bilmezdim; sözlerime önem
verilmediğini sanıyordum mamafih. Hatta benden nefret ettiğinizi sanıyordum. Hicap
duyuyorum bundan mütevellit.
İyi
ki varsınız,söylenecek başka kelam bulamıyorum zira.
Hadi,yaklaşın
biraz daha,gözlerinizin içine bakıp öyle devam etmek istiyorum laflarıma. Kulaklarınızı
da iyi açın. Godot’yu beklemek mecburiyetindeyiz, başka çaremiz yok! O gelirse
memlekette her şey değişecekmiş gibi bir his var içimde.Beni anlamaya çalışın cancağızım.
Tanımıyorum kendisini dedim ya az evvel,yoksa neden söylemeyeyim kim olduğunu. Ya
gelmezse, ne mi olacak dediniz? Hayır hayır, böyle bir ihtimal mevzubahis bile
olmamalı, katiyen. Buyurunuz sizi dinliyorum. ‘’Godot, Mesih olabilir mi?’’dediniz.
Fevkalade bir soru bu. Şuan cevap vermek istemiyorum lakin(galiba bu soruya hazırsızlık yakalandım).Başka bir toplantıda
derin derin ele alalım.Ne dersiniz?
Anlaştık
o zaman.
Sessiz olun lütfen, ezan okunuyor. Ezan dedim
de aklıma bir hikâye geldi. Müsaadenizle paylaşmak istiyorum: bir gece canım
çok sıkkındı. Can sıkıntımı gidermek için birçok saçmalık yaptımsa da
geçmedi.Kendimi dışarı attım hemen. Güneş batmak üzereydi.Yürümeye devam ettim
kaldırımda.Bir süre sonra ‘’eş…eş hedü eş…hedü eş hedü…’’ diye minarenin
hoparlöründe ses kontrolü yapan bir müezzin sesi dokundu kulaklarıma. Anladım
ki akşam ezanı okunmak üzere. Nereye baktığını bile bilmeyen o adamlar gibi
yoldan geçenlerin çoğunun başı minareye yöneldi.Herkesin yüzünde bir tebessüm
dağılıyordu etrafa. Fuzuli yapılan akşam sohbetlerine malzeme çıktığından belki
de bu kadar tebessüm ediyorlardı,bilemiyorum. Bense gülemeyecek kadar kızgındım
aslında bu müezzine.Uydurma değil elbette bu anlattıklarım. Tamamen yaşanmış
bir hikâyeden bahsediyorum.
Bazı
müezzinlerimiz kendilerini assolist olarak mı görüyor acaba, mikrofonu elerine
alırlarken? Keşke bununla kalsalar sadece.
Neyse yormayayım sizi. Sözlerime alınıp dışarı çıkan mı var dediniz? Hani
nerede göremiyorum. Ya da boş verin onları,biz kendi halimize bakalım.
Şaklabanları kaale alacak yaşı çoktan geçtim. Size de tavsiye ediyorum. Hem, onlara
pabuç bırakacak göz var mı ben de? Yaaa!..
Cancağızım
boşuna yaklaşın demedim.Bir bildiğimiz vardı ki gelin dedik. Biraz önce neler
olabileceğini tahmin etmiştim. Ermiş falan değilim,böyle bir iddiam da yok(en nihayetinde şuan.) Sakın elimi
öpmeyi kalkışmayın, öptürmem... Bize yakışık kalmaz da ondan.
‘’Godot!..
Godot...Godot!.. ‘’
Bu
konuyu kapattığımızı düşünüyordum,ne oldu size böyle birden anlamadım ki. Kaldı
ki Godot’nun böyle bir adam olduğunu tahayyül etmek bile istemiyorum.Siz, Godot
deyince ivedilikle gelebileceğini mi sandınız yoksa? Hah ha ahaa! Siz burayı
tribünle karıştırdınız herhalde.Gidin orada böğürün. İçinizde kurtlanmış yabani hayvanı ancak bu
şekilde dışarı çıkarabilirsiniz.Ben de çok izledim zamanında,ancak
sıkıldım.Kendime başka bir meşgale buldum. Buna rağmen yine ara da bir
televizyonun başına geçip izlerim. Alışkanlıklardan kurtulmak o kadar kolay
değil biliyorsunuz. Sizin gibi böğürmezdim tabii ki.Edebimizle izler sonra da
evimize geçerdik. Sizi tenzih ederim
ama, niye bağırdığının farkında bile olamayan birkaç ahmaktan mütevellit maçlara da gidemez olduk.Ahmaklar!..Hangi
takımı tuttuğumu söyleyemem. Ama söylediklerimden anlayabilirsiniz. Pek bir
ehemmiyeti olmadığını en çok da ben bilirim. İlk aşk gibidir bu,bırakınca
unutulmuyor öyle.
Bu
bahsi hemen kapatalım,daha fazla konuşmak istemiyorum. Döndük dolaştık topa
bağladık ya sohbetimizi, daha ne diyebilirim ki. Sizin de ilginizi celbetti
tabii, uyarmadınız. Her şey arapsaçına döndü resmen.Neyden bahsedeceğimizi
unuttum. Kafamı toparlamalıyım.
Son
olarak;
Godot’dan
umudunu kesen var mı?
Yok
mu?
Dağılabilirsiniz!