7 Nisan 2013 Pazar

BUDALA





‘’Zeki insanlar asla bir baltaya sap olamaz,olanlar yalnız aptallardır.’’
(Fyedor Mihayloviç Dostoveski)

Sevgili Godot,bunca zaman bizi beklettiğin için hepimiz sana çok kırgınız;o yüzden bu akşam senden bahsetmeyeceğiz;ama yine de üzülme sadece bu akşam.Şunu da bilmeni isteriz ki; seni beklemekten caymayacağız hiçbir zaman, ne hastalıkta ne de sağlıkta.Ayrıca ne kadar bekletsen de varlığına ihtiyacımız olduğunu bilmeni isteriz?

Şaşırdınız değil mi,böyle başladığım için söze?

Biliyorum hepiniz gündemden birkaç kelâm edeceğimin beklentisi içerisindeydiniz;ama bu beklentinizi karşılayamadığım için üzgünüm. Gündem o kadar hızlı akıyor ki, yetişmek mümkün değil( bırakın yıkanmayı bu ırmakta,elinizi bile yıkasanız şükredin). Siz yetişiyor musunuz yoksa? Kaldı ki, nisan ayına nasıl geldik onu bile anlamakta güçlük çekiyorum şuan.’’Nereye gidiyoruz böyle? Ne zaman geldik 2013’e ve hep böyle mi devam edecek?’’, sorularıyla aklımı bulandırmış durumdayım. Bunları söylediğim için belki de bıyık altından gülüyorsunuz bana kim bilir.Hayır elbette ki kızmayacağım,sizin yerinizde olsaydım ben de kendime gülerdim. Korkarım kendimle alay ettiğim için söylediklerimi de kaale almayacaksınız; yetişkin ve her saati dolu geçen insanlarsınız çünkü. Demek istediğim,beni dikkâte alacak ve söylediklerimi kafanızda sindirecek kadar zamanınızın olmadığını düşünüyorum.Üzerinizde büyük bir yük var bu aralar, ne de olsa âkil insanlarsınız.

Neden öyle baktınız, nâhoş bir kelime mi kullandım farkında olmadan?

 Anladım ‘’âkil’’e kızdınız.  Kesinlikle o şeyi kastetmedim.Yazılışları aynı olsa da farklı anlamlar barındırıyor içinde. Hassas bir konu zira, bilinçli bir şekilde bulandıracak kadar hayâsız değilim.Öyle birkaç demagoji ustasının mahâretini ifa edecek yetkinlikte de bulmuyorum kendimi.Onlar gibi olabilmem için daha çok sene var. İtiraf etmek gerekirse; en az sizin kadar ben de huzuru özledim. Neden kendime haksızlık yapayım ki,o kadar aptal mıyım? Bakın ‘’özgürlük’’ demiyorum artık.’’Huzur’’ diyorum;ihtiyacımız olan en önemli şey huzur oldu son dönemlerde çünkü. Hatta huzur, özgürlükten bile popüler hâle geldi farkında mısınız(popülizmi sevmem;söz konusu huzur ise gerisi vesaire vesaire)?  Sözü ne yapıp edip dolaylı yönden de olsa gündemden kesitlere getirdim. Sizi kandırmadım merak etmeyin,sadece dikkatini celbetmek adına küçücük bir hileye başvurdum o kadar. Tabiî hile yapmak, kandırmanın üvey abisi değil mi, diye soracaksınız.Haklısınız kesinlikle.Kendimi esefle kınıyorum bunun için.
Yok  artık, o kadarı da değil cancağızım,şiddetle kınayamam.Böyle bir dönemde şiddet’e ne lüzum var.Biraz duyarlı olmak gerekir ve biraz da sabırlı.

Yüzüme bakıp sanatçılar ne olacak mı soruyorsunuz? Sanatçılardan kastınız,şair,yazar ve müzisyenlerse elbette ki cevaplayabilirim.Ama ben müzisyen değilim,onları anlayamam.Şair ve yazar da olmadığıma göre söyleyecek sözüm de yok. Evet eskiden karalardım şiir; ancak onu da bıraktım. Bakın şair dediniz yine huylandım.Bu sıfata bir türlü ısınamadım. O kadar çok ki,o kadar şiir var ki! Kulaklarınızı açın da size gündemden bir şey paylaşayım: adını şuan hatırlayamadığım bir şair: şiir öldü dedi. Hatta şiirin başkenti Fransa’da bile artık can çekişiyor diye ekledi kendisiyle yapılan röportajda. Düşündüm de her üç insandan dördü şair olan bir memlekette nasıl olur da şiir öldü, der anlam veremedim.Hem adama deli demezler mi? Bunu söyleyen alelâde bir insan olsa,belki kulak asmaz yoluma devam ederdim;ama çok derin fikirleri olan bir şair olunca ister istemez önemsedim. Bir çelişki var değil mi? Ya da biri yalan söylüyor; ama kim?


Yoksa durmadan budadıkları için mi bu kadar budalayız?!


Hepimiz Budala’yız,Buda değil!







Harun Aktaş
Nisan 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mağara