‘’Zeki insanlar
asla bir baltaya sap olamaz,olanlar yalnız aptallardır.’’
(Fyedor Mihayloviç
Dostoveski)
Sevgili Godot,bunca zaman bizi beklettiğin
için hepimiz sana çok kırgınız;o yüzden bu akşam senden bahsetmeyeceğiz;ama yine
de üzülme sadece bu akşam.Şunu da bilmeni isteriz ki; seni beklemekten
caymayacağız hiçbir zaman, ne hastalıkta ne de sağlıkta.Ayrıca ne kadar
bekletsen de varlığına ihtiyacımız olduğunu bilmeni isteriz?
Şaşırdınız değil mi,böyle başladığım için
söze?
Biliyorum hepiniz gündemden birkaç kelâm edeceğimin
beklentisi içerisindeydiniz;ama bu beklentinizi karşılayamadığım için üzgünüm. Gündem
o kadar hızlı akıyor ki, yetişmek mümkün değil( bırakın yıkanmayı bu ırmakta,elinizi bile yıkasanız şükredin).
Siz yetişiyor musunuz yoksa? Kaldı ki, nisan ayına nasıl geldik onu bile
anlamakta güçlük çekiyorum şuan.’’Nereye gidiyoruz böyle? Ne zaman geldik 2013’e
ve hep böyle mi devam edecek?’’, sorularıyla aklımı bulandırmış durumdayım. Bunları
söylediğim için belki de bıyık altından gülüyorsunuz bana kim bilir.Hayır
elbette ki kızmayacağım,sizin yerinizde olsaydım ben de kendime gülerdim. Korkarım
kendimle alay ettiğim için söylediklerimi de kaale almayacaksınız; yetişkin ve
her saati dolu geçen insanlarsınız çünkü. Demek istediğim,beni dikkâte alacak
ve söylediklerimi kafanızda sindirecek kadar zamanınızın olmadığını düşünüyorum.Üzerinizde
büyük bir yük var bu aralar, ne de olsa âkil insanlarsınız.
Neden öyle baktınız, nâhoş bir kelime mi
kullandım farkında olmadan?
Anladım ‘’âkil’’e kızdınız. Kesinlikle o şeyi kastetmedim.Yazılışları
aynı olsa da farklı anlamlar barındırıyor içinde. Hassas bir konu zira,
bilinçli bir şekilde bulandıracak kadar hayâsız değilim.Öyle birkaç demagoji
ustasının mahâretini ifa edecek yetkinlikte de bulmuyorum kendimi.Onlar gibi
olabilmem için daha çok sene var. İtiraf etmek gerekirse; en az sizin kadar ben
de huzuru özledim. Neden kendime haksızlık yapayım ki,o kadar aptal mıyım?
Bakın ‘’özgürlük’’ demiyorum artık.’’Huzur’’ diyorum;ihtiyacımız olan en önemli
şey huzur oldu son dönemlerde çünkü. Hatta huzur, özgürlükten bile popüler hâle
geldi farkında mısınız(popülizmi
sevmem;söz konusu huzur ise gerisi vesaire vesaire)? Sözü ne yapıp edip dolaylı yönden de olsa
gündemden kesitlere getirdim. Sizi kandırmadım merak etmeyin,sadece dikkatini
celbetmek adına küçücük bir hileye başvurdum o kadar. Tabiî hile yapmak,
kandırmanın üvey abisi değil mi, diye soracaksınız.Haklısınız
kesinlikle.Kendimi esefle kınıyorum bunun için.
Yok
artık, o kadarı da değil cancağızım,şiddetle kınayamam.Böyle bir dönemde
şiddet’e ne lüzum var.Biraz duyarlı olmak gerekir ve biraz da sabırlı.
Yüzüme bakıp sanatçılar ne olacak mı soruyorsunuz?
Sanatçılardan kastınız,şair,yazar ve müzisyenlerse elbette ki
cevaplayabilirim.Ama ben müzisyen değilim,onları anlayamam.Şair ve yazar da
olmadığıma göre söyleyecek sözüm de yok. Evet eskiden karalardım şiir; ancak
onu da bıraktım. Bakın şair dediniz yine huylandım.Bu sıfata bir türlü
ısınamadım. O kadar çok ki,o kadar şiir var ki! Kulaklarınızı açın da size
gündemden bir şey paylaşayım: adını şuan hatırlayamadığım bir şair: şiir öldü
dedi. Hatta şiirin başkenti Fransa’da bile artık can çekişiyor diye ekledi
kendisiyle yapılan röportajda. Düşündüm de her üç insandan dördü şair olan bir
memlekette nasıl olur da şiir öldü, der anlam veremedim.Hem adama deli demezler
mi? Bunu söyleyen alelâde bir insan olsa,belki kulak asmaz yoluma devam
ederdim;ama çok derin fikirleri olan bir şair olunca ister istemez önemsedim.
Bir çelişki var değil mi? Ya da biri yalan söylüyor; ama kim?
Yoksa durmadan budadıkları için mi bu kadar
budalayız?!
Hepimiz Budala’yız,Buda değil!
Harun Aktaş
Nisan
2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Mağara