17 Nisan 2023 Pazartesi

''Attuda Bir Devrin Yattığı Yer''

 


 ‘’her toplum, tarihçileri ilgilendirebilecek bir geçmişe sahiptir…herhangi bir toplumun üyesi olmak, kendini, onu reddederek olsa bile geçmişine göre konumlandırmak demektir.’’

Eric Hobsbawm

Tarih Üzerine,  eserinin geçmiş duygusu adını verdiği bölümden ödünç alıyoruz bu alıntıyı. Daha uzun bir paragraftı aslında; ancak gönlümüz bu kadarıyla meramımızı anlatabileceğimizi fısıldadığından daha fazla tahrip etmeyi göze alamadık sayfalarını. Konuyla ilgili kaynakların detaylarını paylaşacağız zaten aşağıda. Yazarın sarf ettiği bu sözler, geçmişin sadece bir kavram/kelimeden ibaret olmadığını vurgulamak istiyor sanki. Belki de başka türlü bir haykırış, bilemiyoruz. Alıntı asılı dursun, ne anlatılmak istediğiyle hasbihal ederiz sonra.

Bu kadar lafügüzaftan sonra geçmişle doğrudan bağlantılı olan Attuda antik kentine doğru yola koyulabiliriz. Bastığımız yerleri öylesine bir toprak, diyerek geçmediğimizi/geçemediğimizi tüm gayretimizle ikrar etmek isteriz. Toprak demişken, yaşadığımız ve belli ki uzunca bir süre acısını hissedeceğimiz o elim deprem sadece bizden yakınlarımızı almadı; hafızamızı, hatırası var dediğimiz yaşanmışlıkların bir kısmını da alıp götürdü. Hem de hunharca. Buna tanık olanlar ise küstahça başka dertlerle hemhal olmuş durumdalar. Kulaklarımızı tıkasak da hakikat yüzümüze yüzümüze vuruyor kanatlarını. Bunu da tarih gösterecek bize, başkası değil. Yaşayarak öğreniyoruz, dedik diye konudan saptığımız düşünülmesin sakın ha, bahsimiz tam da bunun üzerine kurulu olacak. Yaşanmışlık ve yavanlığın mücadelesine bilahare döneriz. Bu girişi yaparak tozlanmış yaralarımızın kabuğunu kanattığımız da düşünülmesin, belki de dönmeyiz. Kırılgan cesaretimizi toplayabilmişken dilimize gelen kelimeleri fırlatmamız icap ediyor. 

Birkaç gün önce, Denizli’nin Sarayköy ilçesine bağlı Hisar mahallesindeki Attuda (Hisar) antik yerleşim yerine uğramaya karar verdik. Kıvrımlı ve ağaçlı yollardan geçerek ulaşmayı başardık. Bir gün önce de Laodikeia antik kentini ziyaret etmiştik. Ama bu başka bir yazının konusu.  Ve bir kez daha gördük ki Denizli, Pamukkale travertenlerinden daha fazlasını barındırıyormuş bünyesinde. duyuralım buradan.  Yakın tarihte bu daha da alevlenecek gibi, deyip kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Attuda, konum itibarıyla Sarayköy ilçesinin yaklaşık on yedi km güneybatısında yer alıyor. Rakım itibarıyla da deniz seviyesinden yüksek bir yerde olduğu için doğal bir kale görünümündedir.  Önce güvenlik sonra yaşamsal faaliyetler.[1]

Tarihi açıdan önemi ne ya da bizim için ne anlam ifade ediyor? Helenistik ( her ne kadar bu döneme dair bir kalıntı bulunmasa da komşu olduğu antik kentlere yakınlığı ve henüz derin kazıların başlanılmaması uzmanların görüşü bu yönde olmuştur) ve Roma Dönemi’nden Osmanlı’ya oradan günümüze ulaşan çok katmanlı bu antik kent 21.09.1988’de I. derece arkeolojik sit alanı, 25.10.2013’de kentsel arkeolojik sit alanı’ olarak ilan ediliyor. Bu arada 2022 yılı itibarıyla Türkiye genelinde 23.632 sit alanı varmış. Bunun sadece ve sadece 22.898’i arkeolojik sit alanı. http://www.muzeler.gov.tr/yazdir?9609851AB2EDA11313C03A41B03F3074. Şimdi kalemi elimize alıp gördüğümüz yerleşim alanlarının üstünü çizebiliriz. Zaman daralıyor ne de olsa.

Sıkça okuduğumuz ve duyduğumuz bu gibi tarihi alanların havasını soluyunca insanın içi o kadar coşku doluyor ki sıradan bir önermeden çıkıp bağ kurduğumuz bir bellek keşfine dönüşüyor. Adeta arkeolojik bir seyahatin içindeymişçesine içimiz kıpır kıpır oluyor. Ara Güler’in Aphrodisias antik kentini tesadüfen keşfi ve burada duyduğu ince hazzın şiddeti nasıldı kim bilir?  Teşbihte hata olmaz, üstümüze gelmeyin rica ederim. Elbette mübalağa ediyoruz, ancak içine hapsolduğumuz duygunun titreyişini ancak bu şekilde açıklayabiliyoruz. Bu meteliksiz heyecanımızın nabzını biraz düşürerek hafif bir fısıltının kenarına bırakmak zorunda kalıyoruz dilimizi; çünkü tarih denilen bu geçmişin kendisine uzanılacak o tamahkâr eli beklediği hissine kapılıyoruz. Böylesine tarihsel ve kültürel yükü ağır bir yerleşim yerini tekrar ayaklandırıp ona ruh katmak çok meşakkatli bir zahmet ki yıllardır kendi  kaderine terk edilmişçesine öylece duruyor tepede. 

Malumunuz sit alanlarına çivi çakılması bile yasak. Yıllarca buraya hayat veren insanlar, on yıl önce az ötedeki yeni yerleşim alanına taşınmak zorunda bırakıldığından mı bilinmez tarihi dokular, sokaklar ve evler yüzünü ekşitiyor gibiydi bizlere. Dokunmaktan ve havasını solumaktan çekinmediğimiz gibi kentin dar sokaklarında taşların seslerine kulak kabartmayı eksik etmiyoruz.

‘’Hışt. Hışt.’’

‘’Kim var orada? Böyle de olur mu? O ses neydi öyle? Vay be, bu izlere bak hele? Bu taşta ne yazıyor acaba? Bilebilsek. Bir bilebilsek.’’ gibi acımtırak sözlerle kendi kendimize cevabı zor verebileceğimiz sorular soruyorduk.

Birkaç yıl önce yürüdüğümüz bu sokaklarda buranın asıl sahipleri ne yapıyordu sahi? Kendi yerleşim alanlarından koparılmış ve iş olanaklarının da kısıtlılığından dolayı Denizli’nin belli başlı bölgelerine taşındıkları gerçeği her defasında karşımıza çıkarak bu konuyu daha fazla deşmememiz gerektiğini hatırlatıyordu. İyi de sadece birkaç taşı üst üste koyarak bir yer yaşam alanı olamıyor maalesef. Bunun benzerini çok yakın zamanda Hasankeyf’te de gördük. Yaptık oldu düşüncesi… otosansür. Parantezi kapattık. Buraya kadar anlaşılması güç olan bir ahenk yokmuş gibi gelebilir size. En iyisi başka bir yola sapmadan Attuda’nın tarihi bir süreçten nasıl geçtiğine dair bir görsel paylaşalım:


    a) üstü yazılı antik bir taşın heybeti                         b) bir evin temelindeki mağrur bir taş

Doğdukları yerden ayrılmış olsalar da dini bayramlar ve özel günlerde bir araya gelerek geçmişle olan bağlarını diri tutmaları takdire şayan. Buranın daha fazla tanıtımını yapmak ve turistleri buraya çekmek için belli etkinliklere kolları çoktan sıvamışlar bile. Öyle ya hayat sevince ve beraberken güzel.



Hisarköy camii ve antik eserler

Görselde gördüğünüz bu tarihi taşlar Attuda yani Hisarköy camisi’nin arkasındaki alanda gelen misafirler için sergilenenler. Açık havada bir müze dolaşıyormuş duygusu fena ağır basıyor. 1963 yılında Hisar Köylüleri Yardımlaşma ve Çevre Güzelleştirme Derneği’nin de desteğiyle köyde “Attuda Müzesi” adında küçük bir müze bile kurulur. Okul deposu ve bazı evlerin içindeki eserler buraya taşınarak sergilenmeye başlanır. Gel gör ki müze 4 defa soyulduğundan eserler Denizli Müze Müdürlüğü’nce buradan taşınarak koruma altına alınır.

Şimdilerde o müze sadece bir tabeladan ibaret ve harabe bir vaziyette öylece duruyor köy meydnında.

Şunu da belirtelim, antik döneme ait bir yerleşim yerinden bahsetmiyoruz sadece, aynı zamanda Türk İslam dönemine ait birçok tarihi yapının bulunduğu yerleşim alanıdır burası.  Katmanlı bu yerleşimde bazı evlerin temellerinde kullanılan taşlar bu gerçekle bizi buluşturuyor. Yukarıdaki görsellerde görüldüğü gibi. Osmanlı dönemi ev mimarisinin en güzel örneklerini gene bu yerleşim yerinde görebilirsiniz. Evlerin içindeki ahşap oymaların üstünde biriken toz yumağı bile bu estetiği örtemeye yetmiyordu anlayacağınız.


dokuma tezgahı ve ahşap oymalar

Geçim kaynağına baktığımızda ise Hisar’da yapılan geniş çaplı bir proje kapsamında buğday, arpa ve bağcılığın 1960’lara kadar sürdürüldüğünü görüyoruz. Ancak zamanla bu faaliyetler yerini dokumacılığa terk etmiş.  Şimdiler bu mesleği yıllardır devam ettirmeyi kendine şiar edinen ve yaşadığı evden ayrılmayan Mustafa amca ve ailesidir. Bu tarihi yerleşimi bize gezdiren ve bununla kalmayıp değerli bilgilerini, deneyimlerini paylaşan da bizatihi kendisiydi. Dediğine göre vaktiyle her evde muhakkak bir dokuma tezgâhı varmış; ancak sit alanı ilan edilip bölgeden göç edince insanlar, bu mesleği bırakarak başka alanlara yönelmişler; ancak köyde kalanların çoğunun yaşlı ve emekli olduğunu düşündüğümüzde bu işin neden devam ettirilemediğini anlaşılır kılıyor, diyebiliriz. Özellikle vurguladığı nokta, bu işin usta-çırak ilişkisiyle yürütülmesi gerektiği yönünde. Ger gör ki bu gibi işlere çırak bulmak gökte ateş böceği bulmaktan çok daha meşakkatli artık. Yerli malı yurdun malı denir ve geçilir. Mustafa amcanın amansız enerjisi, meydanlarda in cinin top oynayamaması için yeterli gibi görünüyor şimdilik. Sürekli dillendirdiğimiz ve somut olmayan kültürel miraslardan olan Anadolu’nun misafirperverliğini iliklerinize kadar yaşatır. Bir gün, yolunuz düşerse evine muhakkak uğramayı unutmayın.  Köy meydanına giriş yaptığınızda solda kalan bayırın girişindeki ilk ev. Hemen kapıda dört mevsim aralıksız bekleyen iki tüplü televizyonun karşısına geçip seslenmeniz kâfi. 


meşhurların eskitemediği o iki televizyon

Eğer oradaysa muhakkak size cevap verecektir, merak buyurmayın. Bizden selam söylemeyi ve eşi Meral teyzenin kişiye özel yapmaktan yüksünmediği Türk kahvesini içmeyi sakın unutmayın!.. Zaten çay ya da kahve içirmeden ve yanında bir şeyler ikram etmeden katiyen sizi bırakmayacaklar. Kavurucu bir yaz gününde ansızın üstünüze yağan yağmur bile bu kadar ferahlatamaz içinizi.

Son cümleleri yazmadan, Attuda’ya dair birçok bilgiyi makalelerde bulabilirsiniz, özellikle bilimsel bir dil kullanmadık; çünkü fazla ayrıntıya kapılıp heyecanımızdan ödün verecek, kaçınılmaz bir mecburiyetle baş başa kalacaktık.  Bu yüzden yazdıklarımızda olabildiğince kesin yargılardan kaçınmaya, sadece tarihi yerleşim yerinin bizde bıraktığı izlenimleri hızlı bir özetle aktarmayı çabaladık. Şunu da sizinle paylaşmadan edemeyeceğiz, burada çektiğimiz onlarca fotoğraf ve videoyu hafıza kartının yakalandığı amansız beyin tümörü yüzünden maalesef kurtaramadık ve elimizde yalnızca yukarıdaki görseller ve burada fısıldayamadıklarımız kaldı. 

Köy sakinlerinin belirttiği üzere; bahar mevsiminde buralar başka güzel olurmuş.  Kaçın kaçın gelin dediler.  Ve bahardayız.



[1] Lykos Vadisinin batısındaki Salbakos Dağı’nın doğu yamacında, kuzey, güney ve doğu kısımları dik yamaçlarla çevrili bir sırt üzerinde kurulmuştur. Aphrodisias ile Laodikeia, Hierapolis ve Tripolis antik kentlerini birbirine bağlayan antik yol üzerinde yer almaktadır.

kaynakça:

HOBSBAWM, Eric, Tarih Üzerine, çev. Osman Ahınhay, Bilim ve Sanat yay. Ankara 2001

SÖĞÜT, Bilal, ATTOUDA (HİSAR) ANTİK KENTİ, Cedrus V (2017) 241-260 DOI: 10.13113/CEDRUS/20171

YILMAZ KOLANCI, Bilge, Attouda ve Hisar Köyü’nün Denizli Turizmindeki Yeri ve Önemi, Dr. Nevzat Gündağ’a VEFA Tarih, Kültür ve Sanat Yazıları, Çizgi Kitabevi yay, 2021, s.3696-386.

http://www.muzeler.gov.tr/yazdir?9609851AB2EDA11313C03A41B03F3074


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mağara